kasıklarında çarpışmadan düşmüş bir şehrin lejyoner devriyeleri intikalde, izliyorum…
traşsız yüzümü ısırıyor el gibi aşinalığın,
evet biliyorum; dinecek bir gün ağrısı işgalin, sicim gibi birbirinden çözülen, birbirine bağlanan üşengeç gözyaşların asıl şimdi özgür, dilin asıl şimdi ehliyetsiz,
sorgularda artık gerçek intihar hikayeleri anlatır, vazgeçilen.
(s)özde susuzluğumuzu da söndürür zaman ve rivayetler.
evet biliyorum, kısır dölyatağında son umutlarımızın, böyle sevişmemiz yanlış.
yanlışlar seçilmiş doğruları kendi karakolların(d)a götürür, yanlışlar hükümdar.
doğuştan mülteciyiz bu ürkek fanusta, biz gırtlak gırtlağa öpüştükçe
okyanusta bayındır kimliklerimiz soğuk damgasız,
resimsiz kalır.
silinir tek dansımızdaki ayağıma basmaktan korkar hali yüzünün
sahaflardaki koyu kumral atlasların haklı gösterişinden,
kirpiklerinin hamarat sahiplenişi bağımsız filmlerin tenha fuayelerini
henüz sınırlarına abanılmamış başka bir ilin
gözlerine bağışlanır.
alışmak erken ölmeyi gerektirir biraz, ölümse -geç olsun güç olmasın- alışmayı,
taşınmayı haşa!! dövmesiz omuzlarda, hiçbir başrole iliştirilmemiş
bir figüran sorumluluk misali, hafifçe.
sonra güneş doğar, diplomalar önce müfredattan kalkmış kaf dağının ardından,
kafesini özleyen, vatanında sürgün bir masal kuşu
sebepsizce ısınır…
* published in Kirpi Şiir #4 June 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder